KHK ile görevden ihraç edilenler, haklarının ihlal edildiğini düşünerek, idari dava açabilirler.
KHK ile meslekten ihraç edilenler, ihraç kararına karşı idari dava açabilirler. İdari dava, idarenin hukuka aykırı eylem ve işlemlerini yargıya taşıma yoludur.
KHK ile ihraç edilenler, idari dava açmak için, ihraç kararından itibaren 60 gün içinde, ihraç kararının verildiği ilin idare mahkemesine dilekçeyle başvurmalıdırlar.
İdari dava dilekçesinde, ihraç kararına karşı iddialar ve talepler açıkça belirtilmelidir.
İdari davalarda, mahkemeler, kamu görevlilerinin ihraç kararlarının hukuka uygunluğunu değerlendirir. Mahkeme, ihraç kararının hukuka aykırı olduğunu tespit ederse, kararı iptal eder.
KHK ile ihraç edilenler, idari dava açmanın yanı sıra, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru da yapabilirler. Anayasa Mahkemesi, ihraç kararlarının Anayasa’ya uygunluğunu değerlendirir.
KHK ile ihraç edilenler, haklarının ihlal edildiğini düşünerek, idari dava veya bireysel başvuru açabilirler. Bu yollardan biri veya her ikisi kullanılarak, ihraç kararlarına karşı hukuki mücadele verilebilir.
KHK İle Görevden İhraç Edilenler Nasıl Bir Yol İzlemeli?
15 Temmuzda ki hain kalkışma sonrası Olağanüstü Hal ilan edilmiş ve kanun hükmünde kararnameler yayınlanmıştır. Bu KHK’ların normal KHK’lardan farkı olağanüstü hal kararnameleri olmasıdır. Bunlar Anayasamızın 120 ve 121. Maddelerine dayanılarak çıkarılmıştır. 15 Temmuzdan bu zamana kadar 8 KHK yayınlanmış olup bunlarla binlerce kamu personeli devlet memurluğundan ihraç edilmiştir. Bu OHAL sürecinde kamu görevinden ihraç iki yöntemle yapılmıştır:
KHK Ek’li Liste İle İhraç Edilenler
KHK’lara Dayanarak ve Fakat Kurum Kararıyla Görevden Alınanlar
Öncelikle belirtmek gerekir ki; 2. Durumdaki görevden alma kararına karşı idari yargı yolu açık olup, İdari Yargılama Usulü Kanunu 3-12. Maddelerinde tarif edilen usul kurallarına göre, görevden alma kararını veren Bakanlığa ya da kuruma karşı, İYUK 33/2. Madde uyarınca kamu görevlisinin son görev yeri idare mahkemesinde dava açılacaktır. Bu duruma örnek olarak 667 sayılı KHK’nın 3. Ve 4. Maddeleriyle ihraç edilenlerdir. Sonuç olarak bu kişilerin yargı yoluna başvurma hakları vardır.
Bu kişiler, iç hukukta öngörülen olağan kanun yollarını tüketmedikçe Anayasa Mahkemesi’ne ve ardından İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvuramayacaklardır. Bu kişiler yeni bir KHK’ya veya kanuna ihtiyaç olmaksızın kendilerini ihraç eden kurumun veya yargının kararı ile görevlerine dönebilmeleri mümkündür. Bu durumda haksız ihraç edildiğini mahkeme kararı ile ispatlayanlar mesleğe dönebilecek, geçmiş tüm özlük hakları ile geleceğe ilişkin tüm haklarını geri kazanacaktır.
Bu yönü ile bu belirttiğimiz durumdakiler, diğer KHK’larda yer alan ve isimli olarak ihraç edilenlerden ayrı tutulmalıdır. Çünkü genel düzenleyici bir işlem olan KHK’da bireysel tasarrufa tabi tutulan ve meslekten çıkarılan ilgilinin mesleğe geri dönüşü, ancak yeni KHK veya kanun veya KHK’nın ilgili hükmünün Anayasaya aykırılığının Anayasa Mahkemesi tarafından tespiti ile mümkün olabilir.
Tartışmalı olan durum ise; ilk durumda belirttiğimiz KHK ekli liste ile ihraç edilenlerin durumudur. 668, 669, 670 ve 672 sayılı KHK’larda farklı bir method izlenmiş ve ekli listeler ile isim isim belirtilerek ihraçlar gerçekleştirilmiştir. Burada tartışmalı olan husus KHK ile yapılan işlemin hukuki niteliği noktasındadır.
Belirtilmelidir ki; KHK bir yasama işlemidir. Yasama işlemleri genel düzenleyici işlem niteliğinde olması gerekirken bireysel işlemlerin tesis edilmesi yolu izlenmiştir. Bu durumdakiler için iki yol ortaya çıkmaktadır. Nedeni ise doktirinde ki bir görüşe göre KHK’nın ekli listelerinde ihraç edilenlerin idari yargıda dava açma hakkı vardır. Çünkü bu işlem KHK ile yapılsa da içeriği itibari ile idari işlemdir. Ve idarenin her türlü işlemi yargısal denetime tabidir.
Bizim de katıldığımız bu görüşe göre; iradeyi açıklayan organ TBMM değil, yürütme organı olan bakanlar kuruludur. yöntem, yasa çıkarma yöntemi değil, kararname yöntemidir. Kanun hükmünde olması ona kanun vasfı yüklemeyecektir. Önemli olan “genel, soyut ve süreklilik” niteliğinin olmaması ve bireysel işlem tesis etmesi dolayısıyla idari işlemdir. İdare mahkemesinde iptal davası açılmalıdır.
Sonuç alınamadığı takdirde diğer yasa yolları denenmelidir. Dolayısıyla, işlemin adı “Kanun Hükmünde Kararname” olsa da, niteliği, usulü, muhtevası ve birel işlem içermesi sebebiyle, bu yönden gerçek karşılığı idari işlemdir. İdare mahkemelerinin bir bütün olarak KHK’yı iptal etme yetkisi yoksa da, birel işlem yönünden yani A şahsının ihracı yönünden işlemi iptal edebilir.
Diğer görüşe göre bu işlem idari işlem değildir ve yargı yolu kapalıdır. Bu görüşe katılmamakla beraber bu görüşün kabul edilmesi halinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulacak ve talebinin reddi halinde AİHM e (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) gidecek veya Anayasa Mahkemesi’nin kendi üyeleri yönünden görüş bildirdiğinden ve olağanüstü kanun yolu olsa da bir iç hukuk yolu olan Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yoluyla KHK’nın incelenmesi mümkün olamayacağından bahisle, doğrudan AİHM e etkili başvurunun mümkün olmadığı için bireysel başvuruda bulunabilecektir. Bu iki yolun birlikte denenmesi mümkünken ayrı ayrı denemesi durumunda bir hak kaybı olmayacağı da söylenebilir.
Sonuç olarak; bunların hangisinin uygulanıp nasıl sonuçlar alınacağı belirsizliğini sürdürmektedir. Çünkü bu konuda daha önce herhangi bir örnek mevcut değildir. Zamanla durum netlik kazanacaktır. Ancak hak kaybı olmaması için uzman bir avukat yardımı alınarak süreç başlatılmalıdır.
Açılacak davalarda içerik çok önemlidir. Somut durum yasa maddeleri ile, yargı kararları ile ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihat ve kararları ile desteklenmelidir. Özellikle AİHM’e doğrudan başvuracaklar için kabul edilebilirlik kriterleri ve usulü işlemler titizlikle yapılmalıdır. Bu noktada da bir avukat yardımı alınması sürecin daha sağlıklı işlemesi ve hak kaybının olmaması yönünden etkili olacaktır.