Tenkis Davası Nedir?

Av.Naciozkan

Tenkis davası, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş olup, miras bırakanın sağlığında yaptığı bazı kazandırmaların (bağışlamaların) ve vasiyetlerin, mirasçılara düşen saklı paylara tecavüz etmesi halinde, saklı paylı mirasçıların bu kazandırmaların iptalini veya azaltılmasını talep edebildiği bir dava türüdür. Saklı pay, kanunen belirlenen ve mirasçılara bırakılması zorunlu olan miras payıdır.

Tenkis Davası

Tenkis davası, saklı pay mirasçılarının miras bırakan kişinin saklı paylarını ihlal ettiği hallerde başvurulması gereken hukuki süreçtir. Mirasçılar söz konusu mirasın saklı paylara uygun şekilde düzenlenmesini talep ederler. 

Tenkis Davası Nedir

Tenkis Davası yada Tenkis Davası Nedir sorusu tarafımıza sık sorulan sorular arasında yer almaktadır. Tenkis aslında hukuki bir terim olarak

 Hafifletme yada indirgeme anlamlarını taşır. Tenkis davasına gelecek olursak miras bırakan kişinin vasiyeti veya yaptığı bazı anlaşmalar neticesinde diğer mirasçıları korumak için bir kısım indirgeme yapmayı hedefler. 

Saklı paylı mirasçılar TMK 506. maddesinde yasal mirasçılar arasından belirtilmiştir. Miras bırakanın altsoyu yani çocukları, evlatlıkları, torunları ve onların çocukları ile miras bırakanın anne-babası ve miras bırakanın eşi saklı paylı mirasçıdır.

Tenkis Davası Zamanaşımı

Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlamak üzere bir yıl ve vasiyetnamelerin açılmasının üzerinden on yıl geçmekle düşer.

Tenkis Davası Açma Süresi

Tenkis Davası ve Tenkis Davası Açma Süresi kanunlarca belirli bir süreye tabi tutulmuştur. 

Türk Medeni Kanunu’nun 571. maddesi uyarınca; tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde, açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılma tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer. Şeklinde açık hüküm bulunmaktadır. 

Tenkis Davası Dilekçe Örneği

NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

                            YUMURTALIK

DAVACI       :

VEKİLİ         : Av. Nuh Naci Özkan-ADRES ANTETTEDİR

DAVALI        : 

KONU           : Vasiyetin iptali, aksi halde tenkis talebimizdir.

ANLATIMI  : 

1-Müvekkilimizin kök murisi babası ……………….) 05/11/2018 tarihinde vefat etmiştir. Ekte sunulan veraset ilamından da anlaşılacağı üzere müvekkilim murisin 1/4 hisseli mirasçısıdır.

Ceyhan 1. Noterliğinden  tarihinde düzenlenen İlgili vasiyetnameye  itiraz etmek gereği doğmuştur.Vasiyetname, saklı pay sahibi ve mirasçı olan müvekkilin haklarına tecavüz etmektedir. Vasiyet eden müteveffa İsmail Parlak, vasiyetnamenin düzenlendiği sırada 80 yaşında olup bu tür bir işlemin yapılırken işlemin sakatlığa uğramaması için sağlık raporu alınması gerekmekte iken bu husus göz ardı edilmiştir.

Düzenlenen vasiyetnamede mütevefa, vasiyetini kendisinin bakımı ile ilgilenen kızı ve torunlarına bıraktığını beyan etmiştir. Müteveffanın, iradesini manevi cebir ve baskı altında açıklamış olabileceği ve kayıt edilen durumun fiili durumla çelişmesi nedeniyle vasiyetin iptali gerekmektedir.

Vasiyetname ile müteveffa, sahibi bulunduğu Adana ili, Yumurtalık  ilçesi, Dervişiye mahallesi vaki ve kain tapunun138 ada , 19 parselinde kayıtlı zemin kat 7 nolu bağımsız dükkanı, zemin kat 6 numaralı bağımsız dükkanı, ören mahallesi 263 ada 5 parselde kayıtlı gayrimenkullerin tamamını davalıya vasiyet etmiştir.

Vasiyetin iptalinin kabul edilmemesi halinde, vasiyetnameler kayıtsız şartsız tenkise tabii olduğundan tenkis talebimizin kabulü gerekir. Vasiyetname, saklı pay sahibi ve mirasçı müvekkilin miras payına tecavüz etmektedir.

2-Murisin 07/12/2018 tarihinde açılan vasiyetnamesinden mirasını sağlığında çok sevdiği ve hep ayrıcalık tanıdığı sağlığında da taşınmazlar bağışladığı Mahmut Parlak’a bıraktığı ortaya çıkmıştır.

3-Müvekkilim veraset ilamından da anlaşılacağı üzere murisin  1/4 olup mahfuz hisseli mirasçısıdır. Vasiyetname ile de müvekkilimin mahfuz hissesi aşılmıştır. Bu durum müvekkilimin miras haklarına zarar vermiş ve burada mirasçıdan mal kaçırma kastıyla hareket edilmiştir.

4-Açıklanan sebeplerle iş bu davayı açarak müvekkilimin mahfuz hissesini aşan vasiyetnamenin tenkisine  karar verilmesini talep etmek zarureti hasıl olmuştur.

  HUKUKİ SEBEBLER : Vasiyetname, nüfus kayıtları, Adli Tıp Kurumundan Rapor alınması, bilirkişi incelemesi, tanık beyanı ve her türlü yasal deliller.

DELİLLER                   :Vasiyetname, Veraset belgesi tanık, ve her türlü kanuni delil.

 SONUÇ VE İSTEM    :Yukarıda açıklanan nedenlerle VASİYETNAMENİN İPTALİ, aksi halde saklı paylı mirasçı olan müvekkilin miras payına tecavüz eden kısmın TENKİSİNE karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını vekaleten arz ve talep ederiz. 10.03.2021

Davacı vekili

Av. Nuh Naci ÖZKAN

¸

EKİ:      .

1-Tebliğ zarfı ve pulu,

2-Onanmış vekaletname sureti,

3-Veraset ilamı,

Tenkis Davası Nerede Açılır

Tenkis Davası Nerede Açılır sorusuna gelecek olursak, tenkis davası miras bırakanın en son yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Miras bırakan kişinin Türkiye de yerleşim yeri bulunmuyorsa, miras bırakanın taşınmazlarının bulunduğu yerde açılabilir. 

Tenkis Davası Şartları

Miras tenkis davası açılabilmesi için şu şartların yerine getirilmesi gerekir:

Saklı Paylı Mirasçının Var Olması: Saklı paylı mirasçılar, mirasbırakanın altsoyu (çocukları, torunları), anne ve babası ve sağ kalan eşidir.

Saklı Payın İhlal Edilmiş Olması: Mirasbırakanın yaptığı bağışlar veya vasiyetler, saklı payları ihlal edecek şekilde mirasın büyük bir kısmını başkalarına bırakmış olmalıdır.

Tenkis Davasının Süresi: Miras tenkis davası, mirasbırakanın ölümünden ve mirasçının mirasçı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve her hâlükârda ölüm tarihinden itibaren 10 yıl içinde açılmalıdır.

Miras tenkis davası açıldığında, mahkeme şu adımları izler:

Mirasın Tespit Edilmesi: Öncelikle mirasbırakanın mal varlığı ve borçları belirlenir. Bu, mirasın net değerinin hesaplanması için gereklidir.

Saklı Payların Hesaplanması: Saklı paylı mirasçıların kanunen belirlenen saklı pay oranları hesaplanır. Örneğin, çocuklar için saklı pay, yasal miras payının yarısıdır.

Kazandırmaların Tenkise Tabi Tutulması: Mirasbırakanın yaptığı bağışlar ve vasiyetler, saklı payların ihlal edilip edilmediğini belirlemek amacıyla incelenir. Eğer ihlal varsa, kazandırmalar tenkis edilir, yani azaltılır veya iptal edilir.

Tenkis Kararının Verilmesi: Mahkeme, saklı payları ihlal eden kazandırmaların iptali veya azaltılması yönünde karar verir ve saklı paylı mirasçılara hak ettikleri paylar verilir.

Özetle, miras tenkis davası, mirasçılara düşen saklı payların korunması ve mirasbırakanın bu paylara tecavüz etmesini önlemek amacıyla açılan bir dava türüdür. Bu dava ile mirasçılar, mirasbırakanın sağlığında yaptığı aşırı kazandırmaların iptalini veya azaltılmasını talep edebilirler.

Tenkis Davası Emsal Karar

3. Hukuk Dairesi 2017/985 E., 2018/11060 K.

“İçtihat Metni”


3. Hukuk Dairesi 2017/985 E. , 2018/11060 K.”İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ile tescil, vasiyetnamenin iptali ve tenkis davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm, davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 06/11/2018 tarihinde davacı vekili Av. … ile davalı … vekili Av. … geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; mirasbırakan …’ın maliki bulunduğu… ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 12 nolu bağımsız bölümü 20/01/2009 tarihinde davalı …’a satış suretiyle temlik ettiğini, mirasbırakanın ayrıca 09/06/2009 tarihli vasiyetnamesi ile satışa konu bağımsız bölümü ve malvarlığının geriye kalan kısmını oluşturan 3 adet bağımsız bölümü davalılara bıraktığını, 2009 yılında 79 yaşında olan mirasbırakanın tasarruf ehliyetinin bulunmadığını, ayrıca diğer fiziksel rahatsızlıkları nedeniyle tedavi gören mirasbırakanın zafiyet içerisinde olduğunu, her iki tasarrufunda yanılma, aldatma ve korkutma sonucu yapıldığını, mirasbırakanın aldığı emekli maaşları ve taşınmazlarından elde ettiği kira geliri ile davalının bir işi ve geliri bulunmadığı gözetildiğinde satış işleminin muvazaalı olduğunu ileri sürerek; muris muvazaası nedeniyle 12 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile miras hissesi oranında adına tescilini, olmadığı takdirde tenkisini, ayrıca 09/06/2009 tarihli vasiyetnamenin ehliyetsizlik ve irade sakatlığı nedenleriyle iptalini, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı …; davacının babası …’ın mirası hakkında 17/11/2008 tarihinde miras taksim sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşme ile davacıya 44.000 TL nakit meblağ ödendiğini, mirasbırakanın davacıyı mirasından ıskat ettiğini, 12 nolu bağımsız bölümü bedel karşılığı satın aldığını, uzun süredir birlikte yaşadığı mirasbırakanın taşınmazı emsallerine göre daha az bir bedelle satmasının hayatın olağan akışına uygun olduğunu, davacının miras hissesi uyarınca tescil talebinin kabul edilmesi durumunda satış tarihi itibariyle taşınmazın mirasbırakana döneceğini, daha sonraki tarihli vasiyetname ile 12 nolu bağımsız bölüm kendisine bırakıldığı için davacının miras hissesi uyarınca tescilinin mümkün olmayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı …; mirasbırakanın vasiyetnamenin tanzim edildiği tarihte 79 yaşında bulunduğunu, romatizma, tansiyon, kalp rahatsızlığı hastalıkları nedeniyle hastanede tedavi gördüğünü, hem yaşı hemde rahatsızlıkları nedeniyle fiziksel olarak aciz durumda olduğunu, aklının sık sık gelip gittiğini, unutkanlık ve dalgınlıklarının olduğunu, mirasbırakan ile aynı apartmanda yaşayan diğer davalıların zor ve baskı kullanarak gelirlerine el koyduklarını, dava dilekçesinde belirtilen olayların doğru olduğunu, davacının iş bu davayı açmakta haklı olduğunu, davacının açmış olduğu davaya itirazının bulunmadığını, hak ve adaletin yerini bulmasını, davacıya karşı yapılan haksızlığın giderilmesi gerektiğini belirtmiş, 18/03/2013 tarihli duruşmada ise; bu dilekçenin içeriğinin doğru olmadığını, okumadan ve içeriğini bilmeden imzaladığını bildirmiştir.

Davalı …, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece; … Kurumu Başkanlığınndan alınan rapor ile tasarruf tarihlerinde mirasbırakanın fiil ehliyetine haiz olduğunun belirlendiği, satışa ilişkin muvazaa iddiasının ispat edilemediği, satışın iptali gerekçelerinin doğması halinde bile bu işlemden 5 ay sonra yapılan vasiyetnamenin geçerli olduğu, TMK’nun 506. ve devamı maddelerinde mirasbırakanın hangi sağlar arası tasarrufları hakkında tenkis istenebileceği açıklandığı, bu koşullar kesin bir biçimde ispatlanmadıkça mirasbırakanın yaptığı geçerli vasiyetnamenin tenkisinin istenemeyeceği, ayrıca yapılan araştırma sonucunda mirasbırakanın başkaca taşınmazının olmadığının belirlendiği gerekçe gösterilerek, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle temyizin kapsamına göre, davacı tarafın vasiyetnamenin iptaline yönelik sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2) Davacı tarafın tapu iptali ve tescil istemine yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan Şükrüye’nin maliki olduğu 5754 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 12 nolu bağımsız bölümü 20/01/2009 tarihinde satış suretiyle torunu olan davalı …’a temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Davacı, mirasbırakanın davalıya yapmış olduğu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada, mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de TMK’nun 706, BK’nun 213 (TBK’nun 237) ve Tapu Kanunun 26 ıncı maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince; kendi evinde oturan ve almakta olduğu emekli maaşı yanında iki taşınmazından da kira geliri elde eden mirasbırakanın ekonomik durumunun iyi olduğu, paraya ve mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, davacı ile mirasbırakanın sık sık tartıştığı, davalının ise mirasbırakanla aynı binada oturduğu toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

Bu olgular, yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın davalıya yapmış olduğu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır. Akitte gösterilen bedel olan 18.000 TL ile o tarih itibariyle saptanan gerçek bedel olan 85.000 TL arasındaki aşırı oransızlık da muvazaayı kanıtlayan diğer bir olgudur.

Hal böyle olunca, mahkemece; muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasının kabulüyle davacının miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken, delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

3)Davacı tarafın vasiyetnamenin iptali istemine yönelik diğer temyiz itirazının incelenmesinde;

Davalılardan … mahkemeye sunmuş olduğu 12/06/2012 tarihli dilekçede; davacı tarafından dava dilekçesinde bildirilen vakıaların doğru olduğunu bildirmiş, ayrıca dava dilekçesindeki talep sonucuna, yani davacının ileri sürdüğü vakıalardan çıkarmış olduğu sonuca rıza göstermek suretiyle davayı kabul etmiştir. Her ne kadar, davalı daha sonradan dilekçeyi okumadan imzaladığını ileri sürmüş ise de, davayı kabul beyanından sonra yapılan bu savunma mahkemece nazara alınamaz.

Bu durumda, mahkemece; davalı …’ün davayı kabul etmesi nedeniyle, vasiyetnamenin bu davalı yönünden iptaline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

4) Davacı tarafın tenkis istemine yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;

…, noterce tanzim edilen 09/06/2009 tarihli vasiyetnamesinde; 5754 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 11 nolu bağımsız bölüm ile 2557 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazı davalılara, 5754 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 12 nolu bağımsız bölümü davalı …’a, 5754 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 15 nolu bağımsız bölümü ise davalılar … ve oğlu …’a vasiyet ettiğini bildirmiştir.

Dosya içerisinde bulunan tapu kayıtlarından; 5754 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 11 nolu bağımsız bölüm ile 5754 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 15 nolu bağımsız bölümün mirasbırakan adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan, davacı tarafça, vasiyete konu edilen 2557 parsel sayılı taşınmazın gerçekte 2567 parsel sayılı taşınmaz olduğu ancak vasiyetnameye parsel numarasının yanlış yazıldığı ileri sürülmüştür.

Bu durumda, mahkemece; TMK’nun 519 uncu maddesi uyarınca, vasiyetnamelerin kayıtsız koşulsuz tenkise tabi olduğu gözetilerek, terditli olarak ileri sürülen tenkis isteminin usulünce incelenmesi ve ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında bir hüküm verilmesi gerekirken, davanın ve delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

SONUÇ :Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci, üçüncü ve dördüncü bentte açıklanan nedenle hükmün HUMK’nun 428 inci maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, 1.630 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/11/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Tenkis Davası Hak Düşürücü Süre

Tenkis davası açma süresi, Türk Medeni Kanunu’nda belirlenmiştir ve bu süreler oldukça önemlidir. Saklı paylı mirasçıların haklarını korumak amacıyla bu süreler içinde dava açmaları gerekmektedir. Saklı paylı mirasçıların, mirasbırakanın ölümünden ve saklı paylarının ihlal edildiğini öğrendikleri tarihten itibaren 1 yıl içinde tenkis davası açmaları gerekmektedir. Bu süre, mirasçının saklı payının ihlal edildiğini fark ettiği andan itibaren başlar. Her durumda, mirasbırakanın ölüm tarihinden itibaren 10 yıl içinde tenkis davası açılması gerekmektedir. Bu süre, mirasçının saklı payının ihlal edildiğini öğrenip öğrenmediğine bakılmaksızın mutlak bir süredir. Öğrenme Süresi (1 Yıl): Mirasçı, miras bırakanın ölümünden sonra saklı payının ihlal edildiğini fark ettiği anda bu süre başlar. 

Tenkis Davası Süresi

Örneğin, mirasçı, miras bırakanın ölümünden 6 ay sonra ihlali fark ederse, dava açma süresi 6 aylık öğrenme süresi ve kalan 6 ay içinde tamamlanmalıdır. Miras bırakanın ölüm tarihi, bu sürenin başlangıç noktasıdır. Örneğin, miras bırakan 1 Ocak 2020 tarihinde vefat etmişse, mirasçıların tenkis davası açma süresi 1 Ocak 2030 tarihine kadar devam eder.

Ahmet Bey, 1 Ocak 2020 tarihinde vefat etmiştir. Çocukları, Ahmet Bey’in tüm mal varlığını üçüncü kişilere bağışladığını ve kendilerine hiçbir şey bırakmadığını 1 Temmuz 2021 tarihinde öğrenmiştir. Bu durumda, çocuklarının tenkis davası açma süreleri şöyle hesaplanır:

Öğrenme Süresi: 1 Temmuz 2021 tarihinde başlayan 1 yıllık süre, 1 Temmuz 2022 tarihinde sona erer.

Mutlak Süre: 1 Ocak 2020 tarihinde başlayan 10 yıllık süre, 1 Ocak 2030 tarihinde sona erer.

Bu örnekte, çocuklar 1 Temmuz 2022 tarihine kadar (öğrenme süresi) veya en geç 1 Ocak 2030 tarihine kadar (mutlak süre) tenkis davası açabilirler. Öğrenme süresi dolmadan dava açılması, mutlak sürenin dolmasını beklemeyi gereksiz kılar.

Tenkis Davası Yargıtay Kararları

1. Hukuk Dairesi 2015/7036 E., 2017/5012 K.

“İçtihat Metni”

1. Hukuk Dairesi 2015/7036 E. , 2017/5012 K.”İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ :ECRİMİSİL

Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.

Davacı, maliki olduğu, 462 ada 33 parsel sayılı taşınmazı davalının otopark olarak kullanmak suretiyle tecavüz ettiğini, gönderilen ecrimisil ihbarnamesine rağmen herhangi bir ödeme de yapmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 06/08/2012 ile 31/08/2013 tarihleri arası için belirlenen 42.871 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 09/09/2013 tarihli tavzih dilekçesi ile, dava tarihinin 15/08/2013 olması nedeni ile taleplerinin 06/08/2012 ile 15/08/2013 tarihleri arsası için 41.121 TL işgal tazminatı olarak düzeltilmesini talep etmiş, yine 18/09/2013 tarihli ikinci tavzih dilekçesinde, dava dilekçesinde … Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliği olarak belirtilen davalının …’na izafeten … İl Sağlık Müdürlüğü … Eğitim ve Araştırma Hastanesi Baştabipliği olarak düzeltilmesini istemiştir.

Davalı, dava konusu alana diğer vatandaşlar gibi hastane personeli tarafından da araçlarının park edildiğini ve dava konusu taşınmazın otopark olarak kullanılmasının mülkiyet sahibi davacı tarafından bu alanın sahipsiz bırakılması nedeni ile kendi kusuruna dayalı olarak meydana geldiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 06.08.2012- 31.12.2013 tarihleri arasındaki dönem için ½ indirimle 7.560 TL, 01.01.2013 ile 15.08.2013 dönemleri için ½ indirim yapılarak 12.446.25 TL olmak üzere toplam 20.006.25 TL ecrimisilin her dönem sonundan itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mülkiyeti davacıya ait taşınmazın giriş kısmında demir kapının bulunduğu fakat keşif esnasında asma kilit ile kilitli olduğunun tespit edildiği, ayrıca dava konusu taşınmazın bitişiğinde … Eğitim Ve Araştırma Hastanesinin bulunduğu ve sınırları arasında duvar olduğu, dava konusu taşınmazdan hastane bahçesine merdiven ile inişin olduğu, fakat keşif esnasında merdivenin kapalı olduğu, yine taşınmazın üzerinde hastaneye komşu olan kısmında soğutma ünitesinin bulunduğu, ayrıca taşınmazın bahçesi içerisinde bekçi ya da park kulübesi olarak kullanılan prefabrik barakanın mevcut olduğu, taşınmazın bitişiğindeki 14 parsel üzerindeki harabe binanın duvarında “çıkış” yazısının bulunduğunun tespit edildiği, böylece davalı hastanenin dava konusu taşınmazı otopark olarak kullanmak sureti ile işgal ettiği, mahkemece keşif tarihinde hastanenin taşınma aşamasında olduğu belirtilmek sureti ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 52.maddesi (eski borçlar kanunu 44.mad.) gereğince indirim şartları gerçekleştiği gerekçesi ile bilirkişiler tarafından hesaplanan miktar üzerinden ½ tenkis yapılarak karar verildiği, kısa kararda 7660 TL olarak gösterilen ecrimisil bedelinin gerekçeli kararda maddi hata yapıldığı belirtilerek 7560 TL olarak düzeltildiği, davacı tarafından 06/08/2012 ile 31/08/2013 tarihleri arası için ecrimisil talebinde bulunulmasına rağmen 06/08/2012 ile 31/12/2013 tarihleri arası ve 01.01.2013 -15.08.2013 tarihleri arası için ecrimisile hükmedildiği, davalı hastanenin 13.09.2013 tarihinde bulunduğu yerden taşındığı anlaşılmaktadır.

Bilindiği gibi, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK’nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı)

25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.

Hemen belirtilmelidir ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık, değerlendirmenin gerekçeleri bilimsel verilere ve HMK’nın 266 vd. maddelerine uygun olmalıdır.

Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.

Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.

İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.

Somut olayda ise hükme esas alınan bilirkişi raporunun yukarıda açıklanan ilke ve usule uygun olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmadığı gibi Türk Borçlar kanunu 52.maddesi gereğince ecrimisilden indirim yapılması da doğru olmamıştır.

Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırmalar yapılarak bilirkişilerden bilimsel verilere uygun denetime elverişli ecrimisil hesabını içeren bilirkişi raporu alınması ve davacının talep ettiği tarihler arasındaki döneme ilişkin ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.

Davalının temyiz itirazlarına gelince;

Davalının dava konusu taşınmazı kullanımının haksız olduğu saptanmak sureti ile mahkemece ecrimisil davasının kabul edilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde olmadığından reddine.

Davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 26.maddesinde; “ (1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.” hükmü yer almaktadır.

Somut olayda, davacı 06/08/2012 ile 31/08/2013 tarihleri arası için ecrimisil talebinde bulunulmasına rağmen mahkemece talep aşılmak sureti ile 06/08/2012 ile 31/12/2013 tarihleri arası ve 01.01.2013 -15.08.2013 tarihleri arası için ecrimisile hükmedilmesi doğru olmadığından davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir.

Kabule göre de; 06.08.2012-31.12.2013 tarihleri arası için kısa kararda 7660 TL olarak yazılan ecrimisil bedelinin gerekçeli kararda maddi hata yapıldığı belirtilerek 7560 TL olarak düzeltilmesi de isabetsizdir.

Taraf vekillerinin temyiz itirazları değinilen yönler itibari ile yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Tenkis Davası Görevli Mahkeme

Tenkis Davası Görevli Mahkeme konusu dava açmak isteyen müvekkillerimiz tarafından sıkça sorulmaktadır. Tenkis davası açmak için görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Tenkis davaları alanında uzman bir miras avukatı ile birlikte yürütülmesi gereken önemli bir süreçtir. Dolayısıyla bu süreci avukat ile birlikte yürütmenizde fayda vardır. 

Tenkis davası açma süreleri, mirasçıların haklarını korumak ve mirasbırakanın tasarruflarının saklı paylara tecavüz etmesini önlemek için belirlenmiştir. Saklı paylı mirasçıların bu süreleri dikkatle takip etmeleri ve haklarını korumak için gerekli adımları zamanında atmaları önemlidir.

Yorum yapın

Hemen Ara