Muris muvazaası, hukukun bir alanında sıkça karşılaşılan ve oldukça önemli bir kavramdır. Temelde, bir kişinin, gerçek iradesini yansıtmayan ancak hukuki sonuç doğuran bir irade beyanında bulunması durumunu ifade eder. “Muvazaa” kelimesi, “gizleme, saklama” gibi anlamlara gelirken, “muris” ise “miras bırakan” anlamına gelir. Dolayısıyla, miras bırakan kişinin gerçek niyetini gizleyerek, hukuki sonuç doğuracak bir irade beyanında bulunması durumu muvazaaya girer.
Muris Muvazaası
Muvazaanın en tipik örneklerinden biri mal devri işlemlerinde görülür. Bir kişi, gerçekte bir malı başka birine devretmek istemese de, bu devri gerçekleştirmek için hukuki bir belge düzenler veya sözlü olarak beyanda bulunur. Ancak bu irade beyanı gerçek niyeti yansıtmaz. Örneğin, bir kişi malvarlığını korumak amacıyla alacaklılarından gizlemek için, gerçekte malı oğluna devretmiş gibi gözüküp ama aslında malın üzerindeki kontrolünü tamamen elinde tutarak, muvazaalı bir mal devri gerçekleştirebilir.
Muvazaanın geçerliliği ve sonuçları genellikle yerel yasal düzenlemelere göre değişebilir. Bazı hukuk sistemlerinde muvazaalı işlemler tamamen geçersiz kabul edilirken, bazılarında ise belirli şartlar altında muvazaanın varlığına karar verilir ve işlem geçersiz sayılır. Bu durum, muvazaanın tespiti için genellikle mahkemelerin detaylı delil incelemesi yapması gerektiği anlamına gelir.
Muvazaanın hukuki sonuçları genellikle muvazaalı işlemin amacına ve hangi tarafların bu işlemden etkilendiğine bağlı olarak değişebilir. Muvazaalı işlem tespit edilirse, bu işlemin hükümsüz sayılması ve tarafların gerçek niyetlerine uygun olarak hukuki sonuçların belirlenmesi gerekebilir.
Muris Muvazaası 3.Kişiye Satış
Muris muvazaasında genelde Muris Muvazaası 3.Kişiye Satış işlemiymiş gibi gösterilerek işlem yapılır. Buradaki işlemde görünen satış olsa da aslında yapılan işlem bağıştır. Aslında yapılan bu işlem mirasçılardan açık bir şekilde olmasa dahi gizli bir şekilde miras hakkından yoksun bırakmak amacı taşımaktadır. Bu yüzden de taşınmazlar satış gibi gösterilerek üçüncü bir kişiye bağışlanır.
Miras bırakan kişi üzerindeki taşınmazları üçüncü bir kişiye devir yaptığı için miras bırakan öldükten sonra mirasçılara bu aşamada herhangi bir miras hakkı kalmamaktadır. Türk medeni kanunu bu aşamada mirasçıları korumak için bu düzenlemeyi yapma gereği duymuştur. Yapılan bu işlem hukuken geçersiz olduğu için mirasçıların bu işlemin iptali için dava açması gerekmektedir.
Muris Muvazaası Zamanaşımı
Muris muvazaası çok sık sorulan konular arasında yer almaktadır. Muris muvazaası, miras bırakan kişinin mirasçılarını miras paylarından yoksun bırakmak amacıyla yaptığı ve aslında görünürde geçerli olmakla birlikte hukuki anlamda gerçek iradeyi yansıtmadığı için geçersiz olan bir işlemdir. Bu davalar miras bırakan kişinin ölümünden sonra açılabilir.
Muris muvazaasında zaman aşımı süreleri Türk Medeni Kanunlarımızca düzenlenmiştir. Bu sebeple söz konusu 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaz. Muris muvazaası davaları tapu iptal ve tescil davalarına dayandığından zamanaşımı süresine tabi değildir. Yargıtay’ın yerleşik iltihaplarında miras hakkının korunması ve bu hakların iyiler edilmesinin önlenmesi amacıyla bu görüş kabul edilmiştir.
Muris muvazaasında Davasında zaman aşama bulunmadığından dolayı dava miras bırakanın ölümünden sonra her zaman açılabilmektedir. Bu durum mirasçıların haklarının ihlal edilmemesi açısından önemli bir durumdur. Muris muvazaası davaları alanında uzman bir miras avukatı ile birlikte yürütülmesi gerekmektedir. Aksi halde geri dönülemez bak ayaklarından yol açabilecektir.
Muris Muvazaası Davası Ne Kadar Sürer?
Muris muvazaası davaları diğer davalarda olduğu gibi dava dilekçesi cevap dilekçesi, bilirkişi raporunun hazırlanması, keşif yapılması, tanıkların beyanları gibi bir çok delillerin toplanması aşaması olduğu için bu davalar kısa sürede sonuçlanması zordur. Günümüzde bu davalar ortalama 2-3 yıl arası sürdüğünü söylemek doğru olur.
Muris Muvazaası Yargıtay Kararı?
1. Hukuk Dairesi 2021/260 E., 2021/1998 K.
“İçtihat Metni”
1. Hukuk Dairesi 2021/260 E. , 2021/1998 K.”İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanın maliki olduğu taşınmazlarını bir kısım mirasçılarına terekeden mal kaçırmak amacıyla satış yoluyla temlik ettiğini, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, olmadığı taktirde bedelini istemişlerdir.
Bir kısım davalılar vekili, murisin sağlığında miras taksim sözleşmesi yapıldığını ve sözleşme hükümlerine uygun olarak taşınmazların fiilen kullanıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin karar Dairece; “… dinlenen tanıklar mirasbırakanın temlikleri yukarıda açıklanan ilkeler anlamında mal kaçırma amacıyla yaptığı hususunda beyanda bulunmamışlardır. Temlikteki asıl amacının duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmesi başka bir deyişle temliki mal kaçırma amacı ile yaptığının kanıtlanması zorunludur.
Somut olayda muvazaa iddiası kanıtlanmış değildir. Her ne kadar mahkemece davalı …’in keşif esnasındaki “ ….bu tarlalardan tarla yedirmeyeceğim bu deyusa, tarlaları size vereceğim” şeklindeki beyanı kabul gerekçesi yapılmış ise de sırf bu beyan muvazaanın varlığının kabulü için yeterli görülmemiştir
Hal böyle olunca kararı temyiz eden davalılar …, … …, …, …, …, …, …, …, …, …,… yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek davanın adı geçen davalılar bakımından da kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacının temlikin mal kaçırma amacıyla yapıldığını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, mahkemenin Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğar. Diğer taraftan yerel mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (09.05.1960 gün, 21/9 sayılı YİBK).
Somut olaya gelince; bozmaya uyulmakla ilgilileri yönünden usuli kazanılmış hak doğmasına karşın bu temel usul kuralı gözardı edilerek bozma ilamının gerekleri yerine getirilmemiştir.
Hal böyle olunca; yalnızca kararı temyiz eden davalılar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bozma ilamında kararı temyiz etmeyen davalılar hakkında bozma yapılmadığı halde; mahkemece tüm davalılar yönünden davanın reddine kararı verilmesi usuli kazanılmış hak ihlali olduğundan doğru değildir.
Davacının değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.04.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Muris Muvazaası Nedir
Muvazaa kelime anlamı tarafların üçüncü diğer kişileri aldatmak sebebiyle aralarında gerçek bir iradesi bulunmayan ancak görünüşte geçerli gibi görünen işlemi yapmasıdır. Ancak bu işlemin hukuk anlamında herhangi bir hüküm ifade etmez. Muris muvazaası yani mirastan mal kaçırma anlamına da gelen, bir kimsenin mirasçılarına miras hakkından yoksun bırakmak için yaptı karşılıksız işlem veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi gösterilen işlemlerdir.
Buradaki asıl amaç miras hakkı olan mirasçıların miras paylarını almalarını önüne geçmektir. Yani miras bırakan kişi aslında bağışladığı taşınmazları sanki satış karşılığında devretmiş gibi göstererek mirasçıların dava açmasını önlemeye çalışmasıdır.Muris muvazaasında dava açmadan önce bu 4 unsurun olup olmadığını araştırmak gerekir. Bu şartlara gelecek olursak; görünüşteki işlem,Muvazaa anlaşması, üçüncü kişileri aldatma amacı ve gizli sözleşmedir.
Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali Ve Tescil Davası
Muris Muvazaası nedir, Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali Ve Tescil Davası nasıl açılmalıdır soruları Özkan hukuk olarak tarafımıza çok sık gelmektedir.
Muris muvazaası Nedeniyle Tapu İptali Ve Tescil Davası ile halk arasında daha yaygın olarak bilinmekte olan mirastan mal kaçırma sebebiyle tapu İptal ve tescil davasıdır. Mirasçıların bir veya birden fazlasından yada hepsini mirastan mahrum bırakmak isteyen miras bırakan, kendisine ait olan ölümünden sonra mirasçılarına kalacak olan taşınmaz mallardan birini ya da hepsini satış yapmış olarak göstererek aslında bağış yaparak devretmesi durumuna karşı açılabilecek bir davadır.
Türk Medeni Kanunu Madde 706- Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmî şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır. Ölüme bağlı tasarruflar ve mal rejimi sözleşmeleri, kendilerine özgü şekillere tâbidir.
Muris Muvazaası Görevli Mahkeme
Muris Muvazaası ve Muris Muvazaası Görevli Mahkeme sorusu hak kaybına uğramamak için önemli bir konudur. Muris Muvazaası davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk mahkemesidir. Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davalarında yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yerdeki mahkemedir. Ancak burada birden fazla taşınmaz dava konusu olduğu durumlarda bir karışıklık çıkabilir. Birden fazla taşınmazın dava konusu olduğu hallerde taşınmazlardan herhangi birinin kayıtlı olduğu yer mahkemesi yetkili olarak belirlenebilecektir.
Muris Muvazaası Cevap Dilekçesi
1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
ADANA
DOSYA NO :
KONU : Cevaba karşı cevaplarımızın sunulmasıdır
AÇIKLAMALAR :
1-Davalı taraflar, müvekkillerin davada taraf sıfatına haiz olmadıkları gerekçesi ile davanın usulden reddine ilişkin savunması hukuka açıkça aykırıdır; zira, her ne kadar miras hakkından feragate ilişkin noterlik belgesi ibra edilmiş ise de, bu belgenin herhangi bir hukuksal değeri yoktur. Müvekkillerin kök murisi ………………………….. vefat etmiştir. Kök murisin, ölmeden önce mirasçıları ile resmi vasiyet şeklinde düzenleyerek yaptığı miras sözleşmesini geçerli kılan yasamız, miras bırakanın katılımı olmaksızın, mirasçılardan birinin miras hakkından feragatini kabul etmemektedir.
Çünkü, miras sözleşmesi Noter huzurunda ve miras bırakan ile mirastan feragat edenin katılımı ile gerçekleşin bir vasiyet türüdür. Nitekim 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin 475 maddesi gereğince Bir kimse, mirasçılarından biri ile ıvazlı veya ıvazsız, mirasçılıktan feragat mukavelesi yapabilir. Bu suretle feragat eden kimse, mirasçı sıfatını zayi eder.
Devamla şekil şartını düzenleyen 492 maddesi gereğince de, Miras mukavelesi, resmî vasiyet şeklinde tanzim edilmiş olmadıkça muteber değildir.Her iki taraf arzularını aynı zamanda resmî memura beyan ve tanzim olunan mukavelenameyi memur muvacehesinde ve iki şahit huzurunda imza ederler. (Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı 11.02.1959 tarih, 16/14 sayılı karar) Hal bu iken davalı tarafın şekil şartlarına haiz olmayan bir belgeye dayanarak müvekkilin miras hakkından vazgeçtiğinden bahisle taraf sıfatına haiz olmadığını ileri sürmesi hukuka aykırıdır.
2-Bir an için, miras mukavelenamesi şeklinde düzenlenmeyen ve sadece mirasçıların miras haklarından vazgeçtikleri bir beyan olsa da, mirasın kazanımı, kök murisin ölümü tarihi olan …………………… gerçekleşeceğinden, ve noter belgesi …………………… yılında yapıldığından, doğmamış bir haktan feragat anlamına gelir ki bu da hukuken geçersizdir. Nitekim Türk Kanunu Medenisi’nin 613. Maddesi gereğince; Bir kimsenin sağlığında mirasçılardan birinin diğer mirasçılar veya üçüncü bir şahıs ile kimsenin mirası hakkında ve kendi iştirak ve muvafakatı olmaksızın yaptığı mukaveleler batıl ve hükümsüzdür. İşbu nedenle husumet itirazı yerinde değildir.
3-Harç ikmaline ilişkin yapılan itirazın, şu aşamada hukuksal geçerliliği yoktur. Çünkü, gayrimenkulün aynına ilişkin dava ve işlerde, müddeabihin değeri keşifle birlikte belli olur. Keşif esnasında taşınmazın değeri tespit edildiğinde, sayın Mahkemece harç ikmali yönünde karar verilecek olup, harç ikmalini biz de verilecek süre içerisinde yatıracaz, işbu nedenle yasal koşulları oluşmayan bu itirazın reddi gerekmektedir.
4-Zamanaşımı yönündeki davalı tarafların itirazları da hukuka aykırıdır; çünkü, muris muvazaasına dayanarak açılan tapu iptal ve tescil davalarında, herhangi bir zamanaşımı ve hak düşürücü süre söz konusu değildir. …………………… gün1-2 sayılı İBK vurgulandığı gibi, muris muvazaasına dayalı davalar, miras bırakanın ardılı olarak değil, miras hakkının çiğnenmesinden ötürü zarara uğrayan kişi olarak ve kendi miras hakkına dayalı olarak açılmaktadır. İşbu nedenle de zamanaşımı itirazları yerinde olmadığından, itirazın reddi gerekmektedir.
5-Davacı taraf, Türk Medeni Yasası’nın 2. Maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralına dayanmasının haklı ve hukuki hiçbir gerekçesi yoktur. Çünkü, miras bırakan, erkek egemen bir anlayışa sahip biri olarak, kadının herhangi bir mal edinmesini cevaz görmeyerek ve çocukları arasında ayırıma giderek, mal kaçırma gayesi ile bu mallarını sadece erkek çocuklarına bağışlamıştır. Bilindiği gibi, örf ve adetlerimizin gereği olarak, erkek evlat, soyun devamını sağladığından miras hakları genelde onlara devredilmektedir.
Bunu bilen yasa koyucu, çifte standart uygulamaları ortadan kaldırmak gayesi ile son derece medeni bir yasa çıkararak, taşınmazların sadece erkek çocuklarına özgülenmesinin önüne geçmek istemiş ve kadınların miras hakkından eşit faydalanmasının önünü açmıştır. Durum bu iken, şark kurnazlığına giden kimi miras bırakanlar, kızların mal hakkından faydalanmaması için, ölmeden önce erkek çocuklarına bağışladığı taşınmazları, satış yapmış gibi gösterip kanuna karşı hile yolunu seçmektedirler.
Örf ve adet düşkünü olan ve bu konuda hassasiyetleri tartışma götürmez olan davalılar, şayet babalarını düşünmüş olsalardı, herhangi bir maddi beklenti içinde olmadan, babalarının ihtiyaçlarını karşılama yoluna giderlerdi. Kaldı ki, kök muris varlıklı biri olup, taşınmazını satmasını gerektirecek herhangi bir sebep yoktur. Şayet, hastalığı söz konusu olsa idi, zaten malvarlığı gerek nakdi, gerekse de gayrinakdi olarak bu masrafları karşılayabilecek zenginliğe sahipti. Bu nedenle de iddia edilen gerekçeler hukuki dayanak ve gerçeklerden uzaktır.
İşbu nedenle cevaba cevap verme zaruretimiz hasıl olmuştur.05.04.2024
Davacılar vekili
Av.NUH NACİ ÖZKAN
EK : Yargıtay karar örnekleri